İlginç Bilgiler bulabiliceğiniz blog...

22 Haziran 2014 Pazar

Vücudumuzda Kaç Tane Kemik Vardır?




İnsan iskeleti, kemiklerden oluşur ve bağlar (ligamanlar), kirişler (tendon), kaslarkıkırdaklar ve diğer organlar tarafından desteklenir.
İskelet sabit ve değişmez değildir; kompozisyonu yaşam boyunca değişir. Gebeliğin erken dönemlerinde, fetüs sert bir iskelete sahip değildir,rahmin içindeki dokuz ay boyunca kemikler yavaşça oluşur, olgunlaşır. Doğumda, tüm kemikler oluşmuştur fakat yeni doğmuş bir bebek bir yetişkinden daha fazla kemiğe sahiptir. Ortalama olarak, yetişkin bir insan 206 kemiğe sahiptir (Gray Anatomisi'ne göre, yine de sayı bireyden bireye küçük oranlarda değişiklik gösterir), oysa bir bebek 300'den fazla kemikle doğar. Farkın nedeni büyüme sırasında birbiriyle kaynayacak olan küçük kemiklerdir.
Kemikler; kısa, uzun ve yassı kemikler olarak şekillerine göre üçe ayrılır.
Canlılarda iç ve dış olmak üzere iki tip iskelet vardır.
  • Dış iskelet: Vücudun dış kısmında bulunur, üzerinde hiçbir vücut örtüsü bulunmaz. Organik, inorganik maddeler veya her ikisinin birleşiminden oluşur. Daha çok basit yapılı canlılarda bulunur. Bu canlılar-daki büyümeye dış iskelet sınırlayıcı etki gösterir.
  • KavkıSalyangoz, istiridye ve midyede bulunur.
  • Kitin: Eklembacaklılarda bulunur.
  • KalkerMercanlarda bulunur.
  • İç iskelet: Vücudun iç kısmında bulunur. Üzeri çeşitli vücut örtüleri ile kaplıdır. Kemik ve kıkırdaktan oluş-muştur. Genel olarak omurgalılar adı verilen canlılarda bulunur.
  • Omurga: Omurgalılarda bulunur.
Dil ve kulaktaki kemikler hariç insan iskeleti yaklaşık 207 kemikten meydana gelmiştir. İnsandaki iskeletin başlıca görevleri şöyle sıralanabilir;
a) Kas ve eklemler yardımıyla hareketi sağlamak.
b) Vücuda genel şeklini vermek.
c) İç organları korumak ve onlara dayanak olmak.
d) Kan hücresi üretmek (alyuvar - akyuvar).
e) Kaslara tutunma yüzeyi sağlamak.
Kemikler birbirine olabildiğince sıkı bağlanmışlardır. Aralarında da oynamaz eklemler vardır. Yalnız alt çene kemiğinde yarı oynar eklem vardır. Beyin bu kemikler içinde korunur.
Gövde iskeleti Omurga ve göğüs kafesinden oluşur.

Omurga

Omur adı verilen 33 tane kısa kemikten oluşur. Omurganın içinden şerit halinde omurilik siniri geçer ki bu kanala omurilik kanalı denir. Bel kemiği olarak da isimlendirilen omurga beş bölümden meydana gelir ve otuzüç adet omur kemiğinden oluşur. Bu bölümler boyun'da 7 tane, sırt'a 12 tane, bel'de 5 tane,kalçada 5 tane ve kuyruk sokumunda 4 tane kemik vardır. Sırt omurları, kaburgalar ve göğüs kemiğinden oluşur. Akciğerler ve kalp burada korunur.
ve bacaklar gövdeye kemik köprüler ile bağlanmıştır. Aralarında tam oynar eklemler vardır.
Kollarda
Pazı, dirsek,ön kol,el bilek,el tarak ve parmak kemikleri vardır. Kollar gövdeye omuz kemeri ile bağlanmıştır. Omuz kemeri kürek ve köprücük kemiklerinden oluşur.

Kemikler

Vücudumuzun bastonları, kemiklerimizdir. Kemik, organik ve mineral maddelerin bir karışımıdır. Yani kemik, kollojen adlı fibröz bir proteinle apatite adlı minerali teşkil eden minik kalsiyum fosfat kristallerinden oluşur. Bir kemiği asite batırarak apatite'e uzaklaştırırsanız kemik o kadar elastik bir hale gelir ki onu bir sicim gibi büküp düğüm atabilirsiniz. Öte yandan, eğer kollojen tahrip edilirse, kemik çok kırılgan bir hale dönüşür. Mineraller kemiğe sertliğini verirken kollojen de sağlamlığı temin eder.
Doğumdan önce ve çocuklukta kemiklerimiz daha yumuşaktır. Bunun sebebi kıkırdak dokusunun henüz kemikleşmemesidir. 25 yaşına kadar bu sertleşme süreci devam eder.
Sertleşme sürecinden sonra kemiklerin % 70'i sert ve cansız maddelerden, % 30'u da canlı dokulardan oluşur. Bazı kıkırdak dokular ise kemikleşmezler. Gırtlak, burun ve kulaklardakiler bu tür kıkırdaklardandır. Çoğu insanın 12 çift kaburga kemiği vardır. Her 20 insandan birinde ise 13 çift mevcuttur. Bazı insanlarda ise sadece 11 çift bulunur.
Vücudumuzda 206 tane kemik vardır.Aslında bu kemikler yeni doğan bebeklerde 350 tanedir.bebek her doğoma sürecine girdiğinde bu kemikler birleşerek kemik sayısını azaltırlar.bu birleşen kemikler uzun kemikleri meydana getirirler. Vücudumuzda yaklaşık 206 tane kemik mevcut olmasına rağmen 70 kilogram ağırlığında bir insanın iskeleti 7 kilogram kadar bir ağırlığa sahiptir. Aynı ölçülerdeki bir çelik çatı 4 - 5 kat daha ağırdır. İnsan kemikleri ağırlıklara mukavemette granit kadar sağlamdır. Kibrit kutusu kadar bir blok, dokuz tona mukavemet edebilirki bu, betonunkinden 4 kat daha fazladır.
Bir zürafanın boynundaki omurların sayısı bizimkiler kadardır.
Kemik oluşumunu etkileyen faktörler

21 Haziran 2014 Cumartesi

Saat Yönünde Dönen Gezegen Hangisidir?

"Saat Yönünde Dönen Gezegen Hangisidir?"

"Saat yönünde dönen gezegen Venüs'tür. "

Venüs hakkında bilgi:

Venüs, Güneş Sisteminde, Güneşe uzaklık bakımından ikinci sıradaki gezegen. Ayrıca Zühre, Çolpan veya Çoban Yıldızı olarak da bilinir. Bu gezegen adını Eski Roma tanrıçası Venüs (Eski Yunan Mitolojisi'nde Afrodit)'ten almıştır. Kendi ekseni etrafında, Güneş Sistemindeki diğer tüm gezegenlerin aksi istikamette döner. Güneş etrafındaki dönüşünü 224.7 Dünya gününde tamamlar.[1]

Büyüklüğü açısından Dünya ile benzerlik gösterdiğinden Dünya ile kardeş gezegen olarak da bilinmektedir. Gökyüzünde Güneş'e yakın konumda bulunduğundan ve yörüngesi Dünya'nınkine göre Güneş'e daha yakın olduğundan yeryüzünden sadece Güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilir. Bu yüzden Venüs Akşam Yıldızı, Sabah Yıldızı veya Tan Yıldızı olarak da isimlendirilir. Bir diğer adı da 'Çoban yıldızı'dır. Görülebildiği zamanlar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.

enüs Ay, Güneş, Merkür, Mars, Jüpiter, ve Satürn ile birlikte, görünür hareketlerinin diğer yıldızlardan farklılığıyla tanınan 7 gökcisminden biri olarak gösterilir. Bu yönüyle, antik gökbilim için olduğu kadar astroloji açısından da önem taşıyan gezegen, birçok dilde haftanın yedi gününe adını veren gökcisimlerinden biri olarak, tarihöncesinden günümüze insan kültüründe yerini korumuştur. Günümüze ulaşan en eski gökbilimsel belge olan ve MÖ 7.yüzyıla ait olduğu sanılan Ammisaduqa tabletinde Babillilerin MÖ 1700-1400 yılları arasında yaptıkları Venüs gözlemlerinden söz edilir. Eski Mezopotamya, Orta Amerika ve Uzak Doğu kültürlerinde Venüs'ün önemli bir yeri olmuştur. Eski Yunan'da sabah yıldızı olarak görüldüğünde 'Phosphorus', akşam yıldızı olarak görüldüğünde ise 'Hesperus' olmak üzere iki ayrı ad taşımaktaydı. Pisagor sayesinde bu iki yıldızın aslında aynı gökcismi olduğunu öğrenen ilkçağ dünyası, Venüs ve Merkür'ün Güneş çevresinde döndüğünü ileri süren Heraklit ile ilk kez güneşmerkezli görüş ile tanıştı.

1610'da İtalyan gökbilimci Galileo Galilei basit bir teleskop yardımı ile Venüs'ün evreleri olduğunu farketti. Daha sonraki gözlemlerinde gezegenin evrelerindeki değişikliklere paralel olarak görünür boyutunun da değiştiğini gözleyen Galilei, bu bulguları gezegenin Güneş etrafında döndüğünün kuvvetli göstergeleri olarak kabul etti.
1761'de Rus gökbilimci Mihail Vasilyeviç Lomonosov, Venüs'ün Güneş geçişi sırasında gezegenin kenar çizgisindeki düzensizliği farkederek bunun bir atmosferin varlığını gösterdiğini öne sürdü.
1793'te, Alman gökbilimci Johann Schröter sonradan kendi adıyla anılacak ve Venüs atmosferinin neden olduğu anlaşılacak olan 'faz kayması' olayını gözledi. Bu olay, güneş ışınları ile aydınlanan kalın ve yoğun atmosferin Venüs'ün görünür kenar çizgisine eklenerek, bulunduğu konumun gerektirdiğinden farklı bir evredeymiş gibi algılanmasına neden olması sonucu ortaya çıkar.
1932 yılında, ABD'li araştırmacılar W.S. Adams ve T. Dunham kızılötesi tayfölçüm ile Venüs atmosferinin temel bileşeninin karbon dioksit olduğunu öğrendiler. İzleyen yıllarda Rupert Wildt, tayfölçüm verilerine dayanarak atmosferin kimyasal bileşimi yanı sıra basıncı, sıcaklığı, gezegen yüzeyiyle etkileşimi hakkında birçok tahminde bulundu.
"1956'da Robert S. Richardson gezegenden yansıyan güneş ışınlarının Doppler kaymasını ölçtüğünde, bulguların gezegenin kendi etrafında dönüş yönünün ters olduğunu gösterdiğini saptadı.
1960'larda Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (M.I.T.) ve Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü bilim adamları mikrodalga bandında radar incelemeleri ile Venüs'ün kendi etrafında dönüş süresini duyarlı olarak ölçtüler. Aynı dönemde yeryüzünden yapılan radar incelemeleri ile gezegenin yüzey şekilleri hakkında önemli bilgi elde edildi."

Venüs, Güneş çevresinde yaklaşık 224 gün süren dolanma süresine karşın yörüngesinin Yer yörüngesine yakınlığı nedeniyle 584 gün gibi uzun bir kavuşum dönemine sahiptir, gökyüzündeki görünür hareketini tamamlaması bir buçuk yılı geçer. Bir alt gezegen olması nedeniyle ile her zaman Güneş'e yakın konumdadır ve gözlenmesi için en uygun saatler sabah gün doğumundan önce ya da akşam gün batımından sonradır. 'Sabah yıldızı' ve 'akşam yıldızı' adları bu nedenle verilmiştir. -4,4 kadir derecesine varabilen parlaklığı ile en parlak yıldızlardan ve diğer tüm gezegenlerden çok daha ışıklıdır ve Güneş ve Ay'dan sonra gökyüzünün en parlak cismidir. Bu nedenle güneş ışınlarının Venüs'ün görülmesine izin vermediği alt ve üst kavuşum dönemleri dışında yılın büyük bir kısmında rahatlıkla izlenir. Merkür'e oranla çok daha yüksek uzanımlara (en uygun koşullarda 48°) çıkabildiği için gün içinde izlenebildiği süre de daha uzundur ve uygun dönemlerde akşam gün battıktan sonra veya sabah gün doğmadan önce 4 saat kadar ufkun üzerinde kalabilir. En parlak dönemlerinde güneş ufkun üzerinde iken bile görülmesi mümkündür, hatta alışkın gözler gün ortası saatlerinde dahi Venüs'ü yakalayabilir. Aysız gecelerde, kent ışıklarından yeterince uzaklaşılabilirse, insan gözünün Venüs ışığının çevreye verdiği aydınlığı hissedebildiği ve yarattığı gölgelerin farkedilebildiği de söylenir.

"Venüs'ün dünyaya en yakın olduğu dönemlerde 1 yay dakikayı geçen görünür çapı insan gözünün ayırma gücü sınırındadır ve duyarlı gözlerin gezegenin hilal evresini ayırt edebilmesi olasıdır."

Tam güneş tutulmaları çok kısa süre için de olsa, Venüs'ün güneşe çok yakın konumda olduğu kavuşum dönemleri civarında bile gezegenin gün ortasında çıplak gözle izlenebilmesine olanak sağlar. 1999 tam güneş tutulması sırasında bu durum gerçekleşmiştir.

17 Haziran 2014 Salı

Sivrisineğin Kaç Dişi Vardır?


Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.



Sivrisinekler ile ilgili ilginç bilgiler
Dünyanın en büyük sivrisinek heykeli Komarno, Manitoba'da gezginlerin ilgisini çekmek üzere yol kenarına yerleştirilen heykeldir. Kanada'nın Sivrisinek Merkezi olarak bilinen Komarno, adını Ukrayna dilinde 'sivrisinek' anlamına gelen sözcükten almıştır. 1864 yılında yapılan heykel çelikten oluşuyor ve kanat açıklığı 4,5 metreye ulaşıyor. Heykel, aynı zamanda, bir rüzgâr fırıldağı işlevini de görüyor.

Kuzey kutup bölgesindeki tundralardan tropikal yağmur ormanlarına, dünya üzerinde 2500'ü aşkın sivrisinek türü bulunuyor (kimi böcekbilimciler 3000 kadar tür olduğunu öne sürüyorlar). Bu sivrisineklerin büyük bir bölümü etkinliklerini şafak vakti ve alacakaranlıkta sürdürürlerken, kimileri gün ortasında beslenmekten hoşlanıyorlar. Sivrisineklerin en önemli besin kaynağını proteinler oluşturuyor.

1998 yılında araştırmacılar Londra metrosunda yeni bir sivrisinek türünü ortaya çıkarttılar. Söz konusu tür 100 yıl önce tüneller kazıldığı sırada içeriye sızan bir türün soyundan geliyor. Bir zamanlar kuşlardan beslenen bu sivrisineklerin başlıca besin kaynağını artık fareler, sıçanlar ve insanlar oluşturuyor.

Bu sivrisineklerin yer üstündeki türdeşleri ile çiftleştiklerine çok ender tanık olunuyor. Gerçekte bunların DNA'ları bir metro hattından ötekine farklılıklar gösteriyor.

Sivrisinekler ısırmazlar, emerler.

Ortalama bir insanın kanının tümden tükenmesi için, her birinin o kişiyi bir kez emeceği yaklaşık 1,200,000 sivrisineğe gerek vardır.

Bu da pek akla yatkın bir durum olmasa gerek. Yine de, kuzey kutup bölgesinde kol, bacak ve gövdeleri çıplak olarak beklemeye koyulan Kanadalı araştırmacılar başlarına üşüşen yumurtadan yeni çıkmış sivrisineklerin dakikada 9000 ısırık attıklarına tanık oldular. Bu hızla bir kişinin iki saat içinde kanını tümden yitirmesi işten değildir.

Bir sivrisineğin karnı doyar doymaz, kimyasal bir sinyalle besin alımını durdurur. Laboratuvar ortamında söz konusu sinyal işlemez duruma getirildiğinde, sivrisineğin patlayıncaya dek emdikleri görüldü.

Bristol Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, erkek sivrisineklerin 'kulakları' insan kulağındakine denk sayıda duyu hücrelerini barındırıyor. Bu hücreler sayesinde tutkulu erkek sivrisinekler gözlerine kestirdikleri dişilerin peşine düşüp, onları ağlarına düşürmeye çalışıyorlar.

Bir sivrisinek karşı cinsten bir sivrisineğin vızıltısını duyduğunda, kendisi de olası eşin çıkarttığı seslere uyumlu sesler çıkartmaya çalışır. Azgın erkekler dişilerin çıkarttıkları ses titreşimlerine bir iki saniye içinde 'yanıt verirler.' Dişilerin bu uyumu sağlamaları erkeklere kıyasla üç dört kat daha fazla zaman alır. Aynı durum bir barda oturan insanlar için de geçerlidir.

Sivrisinekler havada çiftleşebilirler; dişiye yakınlaşmasından hoşçakal aşamasına dek geçen süre, topu topu 15 saniye kadardır.

Erkek sivrisinekler gerçekte son derece duyarlı otoburlardır; yalnızca bitki özü ve bitki suları ile beslenirler. Yalnızca dişi sivrisinekler yumurtlamaları için gerekli proteini sağlamak amacıyla kan içerler.

Milyonlarca yıl önce sivrisineklerin boyutu günümüzde olduğundan üç kat daha büyüktü.

Bir sivrisineğin başının büyük bir bölümünü gözler kaplar. Ancak bu gözler bakmaya doyamayacağınız türden gözler değildir. Sivrisineklerin bileşik mercekli gözleri, tıpkı 'Predator=Av' filmindeki uzaylı yaratık gibi, bedeninden yayılan ısı dizgelerinden oluşan kızılötesi imgeler yansıtılar.

Sivrisinekler, özellikle de uykudayken, dışarıya soluduğunuz havadan izinizi sürebilir. Neyse ki, bunu ancak 1.5 mph hızla yaparlar- öyle ki, saklanamasanız bile en azından kaçabilirsiniz.

Orta Amerika'da Mosquito (Sivrisinek) Kıyısı adıyla bilinen, Honduras ile Nikaragua arasında yer alan ve Karaip kıyısında uzanan ince kara parçası adını sivrisinekten değil, o yörede yaşayan Miskito yerlilerinden alıyor.

Dünyanın en büyük sivrisinek ağının yuvası Nijerya'da Abuja adlı bölgedir. Bölgenin bu özelliği 2000 yılında sıtma ve sivrisinek kaynaklı öteki hastalıklara karşı başlatılan ulusal bir kampanya kapsamında gün yüzüne çıkarıldı. Söz konusu ağın altına 200 çocuk sığabiliyor.

Günümüzde yaşayan milyonlarca kişi sivrisinekten bulaşan bir hastalıktan ölecek. Afrika'da her yıl yalnızca sıtmaya bağlı olarak 1,000,000 kişi yaşamını yitiriyor. En çok ölümlere yol açan öteki hastalıklar arasında dengue hastalığı, sarı humma ve Batı Nil virüsü yer alıyor.

Ancak bu insanlar AIDS hastalığından ölmeyecekler. HIV virüsü bulaşmış insanların kanlarında gerçekte çok az sayıda virüs parçacıkları bulunur. Bu parçacıklardan birini sivrisinek emecek olursa, sivrisineğin sindirim sistemi tarafından yok edilir. 

Ana Kaynak: Discover Çeviri Kaynağı : Cumhuriyet Bilim Teknik - Rita Urgan

Elektrik İnsanı Neden Çarpar?



Elektriğin bir canlıya zarar vermesi için elektrik akımının bu canlı üzerinden geçmesi ve devreyi tamamlaması gerekir. Elektriğin vücudumuzdan akmasının sebebi hücre sıvıları, başta tuz olmak üzere çözülmüş iyonlar vardır. Bunlar çok iyi iletkendirler ve vücudumuzdaki elektrik akımının akmasına neden olur. Elektrik akımının seviyesine ve süresine bağlı olarak da insanda meydana gelebilecek zararlar değişir. Akım şiddetlerine bağlı olarak insanda meydana gelen fizyolojik tepkiler aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.


Fizyolojik Tepki                   Akım

Kabaca hissedilebilir         3-5 mA
Aşırı acı                                 35-50 mA
Kas felci                                50-70 mA
Kalp durması                        500 mA


Bu tablodaki bilgiler yaklaşık sonuçlardır. Sizde takdir edersiniz ki, sağlıklı bir insanın üzerinde bu bilgileri elde etmek doğru değildir.

İnsan vücudunun elektriksel iletimi çok karmaşıktır ve tam olarak çözülememiştir. Elektriksel olayları incelemek için basitleştirilmiş modeller kullanırız. Şimdi insan vücudunun basitleştirilmiş bir modelini aşağıda görebilirsiniz. 
   
                                                                          (a) Bir kolu ve bacağı arasındaki bir gerilim farkı olan insan vücudu.
(b) Bir kolu ve bir bacağı arasında gerilim farkı olan insan vücudunun basitleştirilmiş modeli.
Vücut, akım için bir iletken olarak davranır. Bu nedenle makul bir başlangıç, vücudu direnç olarak modellemektir.


Elektrik Telleri Üzerinde Duran Kuşa Neden Elektrik Çarpmaz?

Merak edilen sorulardan bir tanesi de budur. 7’den 70’e çok merak edilen bir sorudur. Mahallemizde gezerken elektrik teli üzerinde duran bir kuş gördüğümüzde kuşa neden elektrik çarpmadığını hep merak etmişizdir. Bu merakınızı hemen giderelim. “Elektrik İnsanı Neden Çarpar?” başlığı altında bir canlıya elektrik çarpması için o canlı üzerinden elektrik akımının geçmesinin gerektiğini belirtmiştik.

Soldaki resme baktığımızda sadece bir tel üzerinde duran bir kuşa elektrik çarpmaz. Çünkü kuşa elektrik çarpması için, elektrik akımının kuşun üzerinden geçerek kuşun vücudunu terk etmesi gerekir. Ama böyle bir şey mümkün değildir. Resimde de gördüğümüz gibi kuşun üzerinde durduğu telden başka temasta olduğu başka bir nokta yoktur. Yani elektrik akımının kuşun üzerinden geçerek devam edebileceği bir yol yoktur. Bu yüzden kuşa elektrik çarpmaz.

Burada şu aklımıza gelebilir: “Elektrik akımı kuşun bir bacağından girip kuşun üzerinden geçerek diğer bacağından terk edebilir mi?” Bu olay gerçekleşmez. Çünkü kuşun iki ayağı arasındaki çok küçük dirençli tel varken, akım büyük direnç gösterecek kuşun üzerinden geçmez.

2 tele birden aynı anda dokunan bir kuş hayal edelim. Kuşun bir bacağı bir tele, diğer bacağı da diğer tele dokunuyor. Yani elektrik akımı kuşun bir bacağından girer ve diğer bacağından çıkar. Kuşun üzerinden geçen bu akım, kuşa elektrik çarpmasına neden olur.

Şimdi ise farklı durumlarda kuş ve insana elektrik çarpıp çarpmadığına inceleyelim.






Bu durumda gördüğümüz gibi kuşa elektrik çarpmaz. Bunun nedeninden bahsetmiştik. Kuş her iki ayağınıda aynı tele koymuştur ve kuş üzerinde her hangi bir akım akışı olmaz. Bu nedenle kuşa elektrik çarpmaz

Bu sefer gördüğümüz gibi kuşa her hangi bir şey olmadığı gibi insana elektrik çarptığını görüyoruz. Çünkü insanın eliyle dokunduğu nokta ile ayağındaki toprak bağlantısı kaynak ile ortaktır. Bundan dolayı insan üzerinden akım geçerek, insanın elektrik çarpılmasına sebep olur. Kuş ise her iki ayağınıda aynı tele koymuştur ve kuş üzerinde her hangi bir akım akışı olmaz.


Bu durumda da gördüğümüz gibi ne kuşa ne de insana elektrik çarpmaz. Bu durumda insan aynı bir kuş gibidir. Hem eli hem ayağı aynı noktada yani topraktadır. Bu yüzden insan üzerinden elektik akımı geçmez ve elektrik çarpmaz. Kuş ise aynı konumunu korumaktadır, çarpılmaz.


Bu duruma baktığımızda ise hem insana hem de kuşa elektrik çarpmadığını görüyoruz. İnsanın ayağında bağlı olan toprak kaynağa gitmiyor, yani kaynakla ortak bir toprağa sahip değildir. Burada şu dikkat etmeliyiz. Yazımızın en başından bari dediğimiz gibi bir canlıya elektrik çarpması için o canlının üzerinden elektrik akımı geçerek devresini tamamlamalıdır. Bu resimde ise gördüğümüz gibi kaynaktan gelen akım başka bir toprağa gidiyor, kaynağa geri dönerek devresini tamamlamıyor. Bu yüzdende insana elektrik çarpmıyor. Kuş ise konumunu korumakta ısrarlı, elektriğe çarpılmıyor.

16 Haziran 2014 Pazartesi

Bunları Biliyormusunuz? (2)

İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.

Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.

Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde “başkent” anlamına gelir.

Kanada, Kızılderili dilinde “büyük köy” anlamına gelmektedir.

İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.

Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.

Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.

Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.

1878 yılının Şubat ayında Connecticut New Haven’da yayınlanmıştı.

Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.

ABD’de, yasları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.

Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini traş olmak için harcar.

Geçen 3 bin 500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.

Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.

Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.

İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.

Günümüzde, evlenenlerin yarısı boşanmaktadır.

Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.

Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.

Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir.

Kaptan Cook,

Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.

Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını

Benjamin Franklin başlatmıştır.

Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.

Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve

Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine
inanıyordu.

Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında

Japonya’nın Ishigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.

Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.

Kış aylarında,

Moskova’daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar.

Rusya’da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.

Norveç’in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.

Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.

Hindistan’daki yıllık doğum sayısı, Avustralya’nın toplam nüfusundan fazladır.

Rusya’nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.

Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.

Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.

Rodin’in ünlü ‘Düşünen Adam’ heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.

En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.

Sihirli sözcük ‘abrakadabra’ ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.

Marilyn Monroe’nun altı ayak parmağı vardı.

Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.

Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay’da düello yapmak yasaldır.

Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak var.

Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.

Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor.Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor...

Sivrisineğin kulağımıza işkence gibi gelen vızıltı sesi onun saniyede 500 kez kanat çırpması yüzünden oluşur.

Hiçbir kağıt parçası 8 defadan fazla ikiye katlanamaz!!

Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar, sıçrama nedeniyle
havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!

Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!

Üzerinde barkodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.


Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!

Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!

Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.

İnci sirkeye konulursa erir.

Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.

Bir fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir.

İnsan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır; aksi halde kendi kendini sindirir.

Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız, üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır.

Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese, onun tadını anlayamayız.

Erkek peygamber devesi dişinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.

Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.

Lübnan'da dişi bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir, ama erkek hayvanla yasaktır.

McDonalds'ın karının yüzde 40'ı çocuk menüsü satışından gelir.

Her insanın dilinin izi de parmak izi gibi farklıdır..

Tarihi film Ben Hur'da çekim ekibinin fark etmediği kırmızı bir otomobil görünür.

Her gün doğan çocukların ortalama 12'si yanlış anne babaya verilmektedir.

Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır.

1950'den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı.

Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir.

Yarım kilo kadar çikolata küçük bir köpeği öldürebilir.

Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir.

Katil balinalar köpekbalıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak onları öldürür.

Donald Duck çizgi filmleri
Finlandiya'da yasaklanmıştır. Nedeni kahramanların don giymemesidir.

Ketçap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılırdı.
Erkekler küçük yazılmış yazıları kadınlardan daha iyi okuyor.

Coca Cola piyasaya ilk çıktığında yesil renkteydi.

Kadınlar erkeklerden daha iyi duyuyor.

Dünya'nın en genç ailesi 1910'da Çin'de kuruldu Erkek 8 Kız 9 yasındaydı.

Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesi onun özürlü olduğunu düşünmüştür.

Amerika'da yaşayan erkeklerin %38'i, Afrika'da yaşayan erkeklerin ise %28'i bakir.

Bozulmayan tek gıda maddesi baldır.

İnsanların kendi dirseklerini yalaması imkansızdır.

Domuzlar vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamazlar.

Fareler ve atlar kusamazlar.

Aralık ayında diğer aylardan daha fazla gebe kalınıyor.

Çok şiddetli hapşırmalarda kaburga kemiklerinden biri kırılabilir.

Hapşırma engellemeye çalışıldığında ,başdaki veya boyundaki damarlardan biri yırtılabilir ve bu durum ölümle sonuçlanabilir.

1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinleme kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırır.

Kapadokya'nın kelime anlamı 'Güzel Atlar Diyarı'dır.

İdrar zifiri karanlık da parlar.

Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.

Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır...

Parmak izleri gibi dil izleri de her insan için benzersizdir.

Zeki insanın saçında daha fazla çinko ve bakır bulunuyor. Dolayısıyla daha parlak oluyor.

ABD'de bir yıl içinde sadece 2 gün profosyonel spor karsılaşması oynanmıyor.

Daktiloyla yazılan ilk roman Tom Sawyer'dır.

Kurşun geçirmez yeleği, yangın çıkışını, cam sileceğini ve lazer yazıcıyı kadınlar icat etti.

Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.

Çakmak kibritten önce bulunmuştur.

Dünya Televizyonlarında prime time'da gösterilen ilk çizgi film Tas Devriydi.

Ördeklerin 'vak vak'laması yankı yapmaz.Bu durum henüz açıklanamamıştır.

Yıldızlar Neden Parlaktır?


Yıldızların parıldamasına Dünya'nın atmosferi yol açar. Sözgelimi atmosferi olmayan Ay'da olsaydınız, yıldızlara baktığınızda parıldamayacaklardı.

Yıldızlar o kadar uzaktırlar ki birer nokta kaynak olarak görünürler. Atmosferde yaşanan hava akımları atmosferin yoğunluğunun düzensiz bir biçimde değişmesine neden olur. Sonuç olarak da bir yıldızdan gelen ışık ışınları atmosferden geçerken rasgele sapmalara (kırınımlara) uğrarlar. Yoğunlukta görülen bu düzensiz değişimler zaman içinde, bir yıldızın görünen konumunda hızlı değişikliklere yol açacak kadar çok yaşanır.

Ama yıldızın konumunda hissedilir hızlı oynamalara yani parıldama etkisi olarak adlandırılan duruma neyin yol açtığı tam olarak anlaşılabilmiş değildir.

Burada işin içine bizim anlaşılması güç görsel algı mekanizmamızın ince ayrıntıları giriyor olabilir.

Son olarak da tarihi bir açıklamaya göz atalım: Newton, Opticks (Optik) adlı kitabında (4. baskı, s. 110) yıldızların neden parıldıyor gibi göründüklerinden kısaca bahsediyor. O şöyle bir açıklama yapmış "Yıldızlarla aramızda bulunan hava sürekli bir titreme halindedir; bunu yüksek kulelerden yayılan ışığın titrek görüntüsü ve sabit bir yıldızın parıldaması gibi durumlarda fark edebilirsiniz."

Hawaii alfabesinde kaç harf bulunur ?


Hawaii alfabesinde kaç harf bulunur? 

Bu sorunun yanıtı:

Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.